Tevhid

Hz. İbrahim'in dinine , İsrailoğulları'nı ,Hristiyanları ve Müşrikleri davet eden peygamber : Hz. Muhammed .Kendinden önceki Tevrat ve İncil'i tasdik eden ve doğrulayan kitab Kur'an.

Bize anlatılmayan gerçek
""
Sure Adı Ayet
Bakara﴾124﴿Vaktiyle rabbi İbrâhim’i bazı sözlerle sınayıp da İbrâhim onları eksiksiz yerine getirince, “Ben seni insanlara önder yapacağım” buyurmuştu. İbrâhim, “soyumdan da” deyince rabbi, “Vaadim zalimleri kapsamaz” buyurdu.
Bakara﴾125﴿O zaman biz o evi insanların gidip gelip ziyaret edecekleri bir makam ve bir güvenlik yeri yaptık. Siz de İbrâhim’in makamından kendinize namaz kılacak bir yer edinin. İbrâhim ve İsmâil’e de, “Tavaf edecekler için, kendini ibadete verecekler, rükû ve secde edecekler için evimi temiz tutun” diye talimat verdik.
Bakara﴾126﴿ İbrâhim, “Rabbim! Burayı güvenli bir şehir yap, halkından Allah’a ve âhiret gününe inananları da çeşitli ürünlerle rızıklandır” diye dua etmişti. Allah buyurdu ki: “İnkâr edene de az bir süre dünya nimetleri veririm, ama sonunda onu cehennemin azabına sürerim. O ne kötü bir sondur!”
Bakara﴾127﴿ İbrâhim İsmâil’le birlikte o evin (Kâbe’nin) temellerini yükseltiyordu: “Ey rabbimiz! Bizden bunu kabul buyur; şüphesiz sen işitensin, bilensin.
Bakara﴾128﴿Ey rabbimiz! Bizi sana teslim olanlardan eyle, soyumuzdan da sana teslim olacak bir ümmet çıkar. Bize ibadet usullerimizi göster, tövbemizi kabul et. Şüphesiz tövbeleri kabul eden, merhameti bol olan yalnız sensin.
Bakara﴾129﴿Soyumuzdan, onlara senin âyetlerini okuyacak, kitabı ve hikmeti öğretecek, onları arındıracak bir elçi çıkar rabbimiz! Çünkü yalnız sensin kudret ve hikmet sahibi.”
Bakara﴾130﴿Kendine cahilce kötülük edenden başka kim İbrâhim’in getirdiği dini reddeder? Oysa biz, gerçekten onu dünyada seçkin kıldık; şüphesiz ki o, âhirette de iyiler arasında yer alacaktır.
Bakara﴾131﴿Çünkü rabbi ona, “Bana teslim ol” buyurmuş; o da, “Âlemlerin rabbine teslim oldum” demişti.
Bakara﴾132﴿ İbrâhim de bu dini oğullarına vasiyet etti, Ya‘kūb da. “Oğullarım! Allah sizin için bu dini seçti; öyleyse yalnız O’na teslim olmuş müminler olarak can verin!” (dediler).
Bakara﴾133﴿Yoksa Ya‘kūb son nefesini verirken siz orada mıydınız? O sırada Ya‘kūb oğullarına, “Benden sonra kime kulluk edeceksiniz?” demiş; onlar da “Senin, ataların İbrâhim, İsmâil ve İshak’ın ilâhı olan tek Tanrı’ya kulluk edeceğiz; biz sadece O’na teslim olduk” demişlerdi.
Bakara﴾134﴿Onlar bir ümmetti gelip geçti. Onların kazandıkları kendilerinin, sizin kazandıklarınız sizindir. Siz onların yaptıklarından sorguya çekilecek değilsiniz.
Bakara﴾135﴿Onlar, “Yahudi veya hıristiyan olun ki doğru yolu bulasınız” dediler. Sen de şöyle de: “Hayır! Biz, Hanîf olan İbrâhim’in dinine uyarız. O, müşriklerden değildi.”
Bakara﴾136﴿ “Biz Allah’a ve bize indirilene; kezâ İbrâhim, İsmâil, İshak, Ya‘kūb ve torunlarına indirilenlere; yine Mûsâ ve Îsâ’ya verilenlere ve bütün peygamberlere rableri tarafından gönderilenlere inandık. Onlar arasında ayırım yapmayız; biz O’na teslim olmuşuzdur” deyin.
Bakara﴾137﴿Eğer onlar da sizin inandığınız gibi inanırlarsa kesinlikle doğru yolu bulmuş olurlar; fakat eğer yüz çevirirlerse bilesin ki bir ayrılıkçılığın içindedirler. O takdirde artık onlara karşı Allah sana yeter; O, işitendir, bilendir.
Bakara﴾138﴿ “Allah’ın boyasıyla boyandık. Boyaca O’ndan daha güzel olan kim vardır? Biz yalnız O’na kulluk ederiz” (deyin).
Bakara﴾139﴿ De ki: “Allah bizim de rabbimiz, sizin de rabbiniz olduğu halde O’nun hakkında bizimle tartışmaya mı kalkışıyorsunuz? Bizim yaptıklarımız bize, sizin yaptıklarınız da size aittir. Biz O’na gönülden bağlanmışızdır.
Bakara﴾140﴿Yoksa siz İbrâhim, İsmâil, İshak, Ya‘kūb ve torunların yahudi yahut hristiyan olduklarını mı söylüyorsunuz?” De ki: “Siz mi daha iyi bilirsiniz, yoksa Allah mı?” Allah katından gelmiş olup kendinde bulunan bilgiyi gizleyenden daha zalim kim vardır? Allah, yaptıklarınızdan habersiz değildir.
Bakara﴾141﴿ Onlar bir ümmetti gelip geçti. Onların kazandıkları kendilerinin, sizin kazandıklarınız sizindir. Siz onların yaptıklarından sorguya çekilecek değilsiniz.
Bakara﴾142﴿İnsanlardan bir kısım sefihler, “Onları şimdiye kadar yöneldikleri kıbleden vazgeçiren sebep nedir?” diyeceklerdir. De ki: “Doğu da batı da Allah’ındır. O, dilediğini dosdoğru yola iletir.”
Bakara﴾143﴿ İşte böylece, siz insanlara şahit olasınız, peygamber de size şahit olsun diye sizi aşırılıklardan uzak bir ümmet yaptık. Biz bu yöneldiğin kıbleyi özellikle resule uyanlarla sırt çevirenleri açıkça ayırt edelim diye belirledik. Bu, Allah’ın hidayet verdiği kimselerden başkasına elbette ağır gelecektir. Allah imanınızı asla zayi edecek değildir. Çünkü Allah insanlara karşı çok şefkatli, çok merhametlidir.
Bakara﴾158﴿ Safâ ile Merve Allah’ın nişânelerindendir; dolayısıyla hac veya umre yaparak Beytullah’ı ziyaret eden bir kimsenin bu yerleri tavaf etmesinde kendisi için bir günah yoktur. Kim gönüllü bir iyilik yaparsa bilsin ki Allah iyiliği mükâfatıyla karşılayan ve çok iyi bilendir.
Bakara﴾159﴿ İndirdiğimiz açık delillerle hidayet bilgisini -kitapta onu insanlara apaçık göstermemizden sonra- gizleyenler yok mu, işte onlara hem Allah lânet eder hem de lânet okuyanlar lânet eder.
Bakara﴾160﴿Ancak tövbe edenler, kendilerini düzeltenler ve gerçeği açıkça ifade edenler bunun dışındadır. İşte bunların tövbesini kabul edeceğim. Doğrusu ben tövbeleri çokça kabul eden ve rahmeti bol olanım.
Bakara﴾161﴿Gerçekleri inkâr eden ve inkârcılığa saplanmış olarak ölenlere gelince, Allah’ın, meleklerin ve bütün insanların lâneti onların üzerinedir!
Bakara﴾162﴿ Onlar hep lânette kalacaklar; azapları hafifletilmeyecek ve yüzlerine bakılmayacak!
Bakara﴾163﴿Mabudunuz tek ilâh olan Allah’tır; O’ndan başka ilâh yoktur; O rahmândır, rahîmdir.
Bakara﴾260﴿İbrâhim “Rabbim! Ölüleri nasıl diriltiyorsun, bana göster!” deyince, rabbi “Yoksa inanmıyor musun?” demişti. O “Hayır inanıyorum, fakat kalbim tam kanaat getirsin diye” cevabını verdi. Rabbi “Kuşlardan dört tane al, onları kendine alıştır, sonra (parçalayıp) her bir tepeye onlardan bir parça bırak, sonra onları çağır. Koşarak sana gelecekler ve şunu bil ki, Allah hep galiptir ve hikmet sahibidir” buyurdu.
Bakara﴾258﴿Allah’ın kendisine verdiği iktidara dayanarak rabbi hakkında İbrâhim ile tartışmaya giren kimseyi görmedin mi? İbrâhim “Rabbim hayat veren ve öldürendir” deyince o, “Hayat veren ve öldüren benim” dedi. İbrâhim “Allah güneşi doğudan getirmektedir, hadi sen de onu batıdan getir” dedi. Bunun üzerine inkârcı ne diyeceğini bilemedi. Allah zalimler topluluğuna rehberlik etmez.
Bakara﴾259﴿Yahut evlerinin çatıları çöküp üzerine duvarları yıkılarak harap olmuş, ıssız bir kasabaya uğrayan kimsenin durumu gibi. Bu kişinin, “Allah, bütün bunları öldükten sonra nasıl diriltecek?” demesi üzerine Allah onu yüzyıl ölü olarak tuttu, sonra diriltti. “Ne kadar kaldın” diye sordu. “Bir gün veya günün bir kısmı kadar kaldım” dedi. Allah “Hayır, yüzyıl kaldın. Anlamak için yiyeceğine içeceğine bak, henüz değişmemiş; eşeğine bak, -seni insanlara bir işaret kılmamız için- ve kemiklere bak, onları nasıl düzeltiyor ve üzerini etle kaplıyoruz” buyurdu. Artık o adam için durum açıkça ortaya çıkınca, “Biliyorum ki Allah kesinlikle her şeye kadirdir” dedi.
Bakara﴾260﴿İbrâhim “Rabbim! Ölüleri nasıl diriltiyorsun, bana göster!” deyince, rabbi “Yoksa inanmıyor musun?” demişti. O “Hayır inanıyorum, fakat kalbim tam kanaat getirsin diye” cevabını verdi. Rabbi “Kuşlardan dört tane al, onları kendine alıştır, sonra (parçalayıp) her bir tepeye onlardan bir parça bırak, sonra onları çağır. Koşarak sana gelecekler ve şunu bil ki, Allah hep galiptir ve hikmet sahibidir” buyurdu.
Meryem﴾41﴿ Bu kitapta İbrâhim’i de okuyup an! Kuşkusuz o, özü sözü doğru bir insan, bir peygamberdi.
Meryem﴾42﴿ Bir gün babasına şöyle demişti: Babacığım! Duymayan, görmeyen ve sana hiçbir fayda sağlamayan bir şeye niçin taparsın?
Meryem﴾43﴿ Babacığım! Sana gelmeyen bir bilgi hakikaten bana geldi, bu sebeple bana uy ki seni düz yola çıkarayım.
Meryem﴾44﴿ Babacığım! Şeytana kulluk etme! Çünkü şeytan, rahmânın buyruğuna uymamıştır.
Meryem﴾45﴿ Babacığım! Allah’ın azabına uğramandan ve böylece şeytanın yandaşı olmandan korkuyorum.
Meryem﴾46﴿ (Babası:) “Ey İbrâhim! Sen benim tanrılarımdan yüz mü çeviriyorsun? Eğer vazgeçmezsen, andolsun seni taşlatırım; şimdi uzun bir süre gözüme görünme!” dedi.
Meryem﴾47﴿ İbrâhim şöyle dedi: “Esen kal! Rabbimden senin için mağfiret dileyeceğim. Çünkü O, bana karşı çok lutufkârdır.
Meryem﴾48﴿ Sizden de Allah’ın dışında taptığınız şeylerden de uzaklaşıyor ve rabbime niyaz ediyorum. Umudum odur ki rabbime niyazımdan eli boş dönmeyeceğim.”
Meryem﴾49﴿ Nihayet İbrâhim onlardan ve Allah’ın dışında taptıklarından uzaklaşınca, biz ona İshak ve Ya‘kūb’u bahşettik, her birini peygamber yaptık.
Meryem﴾50﴿ Onlara da rahmetimizden bağışlarda bulunduk ve onlara hak ettikleri yüksek bir övgü ile anılmayı nasip ettik.
Ali-İmran﴾33-34﴿ Allah, birbirinden gelme nesiller olarak Âdem’i, Nûh’u, İbrâhim ailesini ve İmrân ailesini seçip âlemlere (bütün yaratılmışlara) üstün kıldı. Allah hakkıyla işitmekte ve bilmektedir.
Ali-İmran﴾93﴿ Tevrat indirilmeden önce, İsrâil’in kendisine haram kıldıkları dışında, yiyeceklerin her türlüsü İsrâiloğulları’na helâl idi. De ki: “Doğru söylüyorsanız Tevrat’ı getirip okuyun!”
Ali-İmran﴾94﴿ Artık bundan sonra kim Allah hakkında yalan uydurursa işte onlar zalimlerin ta kendileridir.
Ali-İmran﴾95﴿ De ki: “Allah doğruyu söylemiştir. Öyle ise, Hanîf olan İbrâhim’in dinine uyunuz. O müşriklerden değildi.”
Ali-İmran﴾96﴿ Gerçek şu ki, insanlar için yapılmış olan ilk ev, âlemlere bir hidayet ve bir bereket kaynağı olan Mekke’deki evdir.
Ali-İmran﴾97﴿Orada apaçık deliller, İbrâhim’in makamı vardır. Oraya giren emniyette olur. Gitmeye gücü yetenin o evi ziyaret etmesi, Allah’ın insanlar üzerinde bir hakkıdır. Kim inkâr ederse bilmelidir ki, Allah hiçbir şeye muhtaç değildir.
Ali-İmran﴾98﴿De ki: “Ey Ehl-i kitap! Allah yaptıklarınızı görüp dururken niçin Allah’ın âyetlerini inkâr edersiniz?”
Ali-İmran﴾99﴿De ki: “Ey Ehl-i kitap! (Gerçeği) görüp bildiğiniz halde niçin Allah’ın yolunu eğri göstermeye yeltenerek müminleri Allah yolundan çevirmeye kalkışıyorsunuz? Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir.”
Nisa﴾51﴿ Kendilerine kitaptan nasip verilenleri görmedin mi? Putlara ve bâtıla iman ediyorlar, sonra da kâfirler için “Bunlar Allah’a iman edenlerden daha doğru yoldadır” diyorlar.
Nisa﴾52﴿Bunlar Allah’ın lânetlediği kimselerdir. Allah’ın rahmetinden uzaklaştırdığı kimseye yardımcı bulamazsın.
Nisa﴾53﴿ Yoksa onların mülkten bir nasipleri mi var? Öyle olsaydı insanlara zerre miktarı bir şey vermezlerdi.
Nisa﴾54﴿ Yoksa onlar, Allah’ın lütfundan verdiği şeylerden dolayı insanlara haset mi ediyorlar? Oysa İbrâhim soyuna da kitabı ve hikmeti verdik ve onlara büyük bir hükümranlık bahşettik.
Nisa﴾55﴿ Onlardan bir kısmı İbrâhim’e inandı, kimi de ondan yüz çevirdi; kavurucu bir ateş olarak cehennem yeter.
Nisa﴾56﴿ Şüphe yok ki, âyetlerimizi inkâr edenleri gün gelecek bir ateşe sokacağız; onların derileri pişip acı duymaz hale geldikçe, derilerini başka deriler ile değiştiririz ki acıyı duysunlar. Allah daima üstündür ve hikmet sahibidir.
Nisa﴾57﴿ İman edip dünya ve âhiret için yararlı işler yapanları da, içinde ebediyen kalmak üzere, altından ırmaklar akan cennetlere sokacağız. Orada onlar için tertemiz eşler vardır ve onları koyu bir gölgeliğe alacağız.
Nisa﴾122﴿ İman edip dünya ve âhiret için yararlı işler yapanları, içinde ebedî kalmak üzere, altından ırmaklar akan cennetlere koyacağız. Allah bunu hak bir söz olarak vaad etti. Söz bakımından Allah’tan daha doğru kim olabilir!
Nisa﴾123﴿ Ne sizin kuruntularınız, ne de Ehl-i kitabın kuruntuları... Kim bir kötülük yaparsa onun cezasını görür ve kendisi için Allah’tan başka bir dost da bir yardımcı da bulamaz.
Nisa﴾124﴿ Erkek olsun, kadın olsun her kim iman etmiş olarak dünya ve âhiret için yararlı iyi işler yaparsa işte onlar da cennete girerler ve zerre kadar haksızlığa uğratılmazlar.
Nisa﴾125﴿ İşini güzel yaparak kendini Allah’a veren ve hanîf olarak İbrâhim’in dinine uyan kimseden kimin dini daha güzel olabilir! Ve Allah İbrâhim’i dost edinmiştir.
Nisa﴾163﴿ Biz Nûh’a ve ondan sonra gelen peygamberlere vahyettiğimiz gibi sana da vahyettik. Ve İbrâhim’e, İsmâil’e, İshak’a, Ya‘kūb’a, torunlara, Îsâ’ya, Eyyûb’a, Yûnus’a, Hârûn’a ve Süleyman’a vahyettik. Dâvûd’a da Zebûr’u verdik.
Nisa﴾164﴿ Bir kısım peygamberleri sana daha önce anlattık, bir kısmını ise sana anlatmadık. Ve Allah, Mûsâ ile gerçekten konuştu.
Nisa﴾165﴿ Müjdeleyen ve uyaran peygamberler gönderdik ki, insanların peygamberlerden sonra Allah’a karşı tutunacak bir delilleri olmasın! Allah izzet ve hikmet sahibidir.
Nisa﴾166﴿ Fakat Allah sana indirdiğine, onu ilmiyle (ilminin bir eseri olarak) indirdiğine şahitlik eder; melekler de şahitlik ederler. Ve şahit olarak Allah yeterlidir.
Nisa﴾167﴿ İnkâr eden ve Allah yolundan alıkoyanlar şüphesiz doğru yoldan çok uzaklaşmışlardır.
Nisa﴾168-169﴿ İnkâr edenleri ve hakkı gözetmeyenleri, Allah asla bağışlayacak değildir. Onları, içinde ebedî olarak kalacakları cehennem yolundan başka bir yola da yönlendirecek değildir. Bu da Allah için çok kolaydır.
Nisa﴾170﴿ Ey insanlar! Peygamber rabbinizden size gerçeği getirdi. Şu halde kendi iyiliğinize olarak iman edin. Eğer inkâr ederseniz bilin ki göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah’ındır. Allah sınırsız ilim ve hikmet sahibidir.
Nisa﴾171﴿ Ey Ehl-i kitap! Dininizde aşırı gitmeyin ve Allah hakkında, gerçek olandan başkasını söylemeyin. Meryem oğlu Îsâ Mesîh ancak Allah’ın elçisidir, Allah’ın Meryem’e ulaştırdığı kelimesidir ve O’ndan bir ruhtur. Şu halde Allah’a ve peygamberlerine iman edin, “(Tanrı) üçtür” demeyin, bundan vazgeçin; hakkınızda hayırlı olan budur. Allah ancak bir tek ilâhtır. O, çocuğu olmaktan münezzehtir, göklerde ve yerde ne varsa hepsi O’nundur. Güvenmek ve dayanmak için Allah yeter.
Nisa﴾172﴿ Ne Mesîh Allah’ın bir kulu olmaktan geri durur ne de yakın melekler. Büyüklenerek O’na kulluktan geri duranların hepsini Allah, yakında huzuruna toplayacaktır.
Nisa﴾173﴿ İman edip dünya ve âhiret için yararlı işler yapanlara Allah ecirlerini tam olarak verecek ve lütfundan onlara daha fazlasını da ihsan edecektir. Kulluğundan yüz çevirenlere ve kibirlenenlere gelince, onlara acı bir şekilde azap edecektir; bunlar kendileri için Allah’tan başka ne bir dost ne de bir yardımcı bulabileceklerdir.
Nisa﴾174﴿ Ey insanlar! Şüphesiz size rabbinizden kesin bir delil geldi ve size apaçık bir nur indirdik.
Nisa﴾175﴿ Allah’a iman edip O’na sımsıkı sarılanlara gelince, Allah onları, kendinden bir rahmet ve lütuf içine daldıracak ve onları kendine ulaştıran dosdoğru bir yola iletecektir.
En'am﴾14﴿ De ki: “Gökleri ve yeri yoktan var eden, yediren ama yedirilmeye ihtiyacı olmayan Allah’tan başkasını mı dost edineceğim?” De ki: “Bana Müslüman olanların ilki olmam emredildi ve sakın müşriklerden olma (denildi).”
En'am﴾74﴿ İbrâhim, babası Âzer’e, “Putları tanrılar mı sayıyorsun? Doğrusu ben seni de kavmini de apaçık bir sapkınlık içinde görüyorum” demişti.
En'am﴾75﴿ Böylece biz İbrâhim’e göklerin ve yerin melekûtunu görüp kavrama imkânı veriyorduk ki kesin inananlardan olsun.
En'am﴾76﴿ Gecenin karanlığı onu kaplayınca bir yıldız gördü. “Rabbim budur” dedi. Yıldız batınca da “Batanları sevmem” dedi.
En'am﴾77﴿ Ayı doğarken görünce, “Rabbim budur” dedi. O da batınca, “Rabbim bana doğru yolu göstermezse elbette yolunu şaşırmış kimselerden olurum” dedi.
En'am﴾78﴿ Güneşi doğarken görünce, “Rabbim budur; zira bu daha büyük” dedi. O da batınca dedi ki: “Ey kavmim! ben, sizin (Allah’a) ortak koştuğunuz şeylerden uzağım.”
En'am﴾79﴿ “Ben, O’nun birliğine inanarak yüzümü, gökleri ve yeri yoktan yaratana çevirdim ve ben müşriklerden değilim.”
En'am﴾80﴿ Kavmi onunla tartışmaya girişti. Onlara dedi ki: “Beni doğru yola iletmişken, Allah hakkında benimle tartışıyor musunuz? Ben sizin O’na ortak koştuklarınızdan korkmam. Ancak rabbimin (beni korkutacak) bir şey dilemesi hariç. Rabbimin ilmi her şeyi kuşatmıştır. Hâlâ ibret almıyor musunuz?
En'am﴾81﴿ Siz, Allah’ın size haklarında hiçbir hüküm indirmediği şeyleri O’na ortak koşmaktan korkmazken, ben sizin ortak koştuğunuz şeylerden nasıl korkarım? Şimdi biliyorsanız (söyleyin), iki gruptan hangisi güvende olmaya daha lâyıktır?”
En'am﴾82﴿ İnanıp da imanlarına herhangi bir haksızlık bulaştırmayanlar var ya, işte güven onlarındır ve onlar doğru yolu bulanlardır.
En'am﴾83﴿ İşte bunlar, kavmine karşı İbrâhim’e verdiğimiz delillerimizdir. Biz dilediğimiz kimselerin derecelerini yükseltiriz. Şüphesiz ki senin rabbin hikmet sahibidir, her şeyi bilmektedir.
En'am﴾84﴿ Biz ona İshak ve Ya‘kūb’u da armağan ettik; hepsini de doğru yola ilettik. Daha önce de Nûh’u ve onun soyundan Dâvûd’u, Süleyman’ı, Eyyûb’u, Yûsuf’u, Mûsâ’yı ve Hârûn’u doğru yola iletmiştik. Biz, iyileri böyle ödüllendiririz.
En'am﴾85﴿ Zekeriyyâ, Yahyâ, Îsâ ve İlyâs’ı da (doğru yola iletmiştik). Hepsi de iyilerden idi.
En'am﴾86﴿ İsmâil, Elyesa‘, Yûnus ve Lût’u da (hidayete erdirdik). Hepsini âlemlere üstün kıldık.
En'am﴾87﴿ Onların atalarından, çocuklarından ve kardeşlerinden bazılarını, evet onları da seçkin kıldık ve dosdoğru yola yönelttik.
En'am﴾88﴿ İşte bu, Allah’ın hidayetidir; O, bununla kullarından dilediğini doğru yola ulaştırır. Eğer onlar Allah’a ortak koşsalardı yapageldikleri iyi şeyler elbette boşa giderdi.
En'am﴾89﴿ Onlar, kendilerine kitap, hikmet ve peygamberlik verdiğimiz kimselerdir. Eğer şimdi onlar bu söylenenleri inkâr ederlerse muhakkak ki yerlerine, bunları inkâr etmeyecek bir topluluk getiririz.
En'am﴾90﴿ İşte o peygamberler, Allah’ın hidayete erdirdiği kimselerdir. Şu halde onların rehberliğine uy. De ki: “Ben, bu görevimden dolayı hiçbir karşılık istemiyorum; bilinsin ki bu, bütün insanlığa bir öğütten ibarettir.”
En'am﴾154﴿ Sonra iyilik edenlere (nimetimizi) tamamlamak ve her şeyi açıklamak için, bir hidayet ve rahmet olmak üzere Mûsâ’ya kitabı indirdik ki rablerinin huzuruna varacaklarına inansınlar.
En'am﴾155﴿ Bu (Kur’an) da bizim indirdiğimiz mübarek bir kitaptır. Ona uyun ve günahtan korunun ki size rahmet edilsin.
En'am﴾156﴿ “Kitap yalnız bizden önceki iki topluluğa indirildi; biz ise onların okuduklarından tamamen habersiziz” demeyesiniz;
En'am﴾157﴿ Yahut “Bize de kitap indirilseydi, doğru yolu bulmada onları geçerdik” demeyesiniz diye (Kur’an’ı indirdik). İşte size rabbinizden apaçık bir delil, bir hidayet ve rahmet geldi. Allah’ın âyetlerini yalan sayan ve onlardan yüz çevirenden daha zalim kim vardır? Âyetlerimizden yüz çevirenleri yüz çevirmelerinden ötürü azabın en kötüsüyle cezalandıracağız.
En'am﴾158﴿ “(İnanmak için) ille de kendilerine meleklerin gelmesini veya rabbinin gelmesini ya da rabbinden bazı işaretlerin gelmesini mi bekliyorlar? Daha önce inanmamış yahut inancı kendisine iyilik kazandırmamış kimseye, rabbinden bazı işaretler geldiği gün iman etmesi fayda sağlamaz. De ki: “Bekleyin! Şüphesiz biz de beklemekteyiz.”
En'am﴾159﴿ Dinlerini bölüp gruplara ayrılanlar var ya, senin onlarla hiçbir alâkan yoktur. Onların işi ancak Allah’a kalmıştır. Sonra Allah onlara yaptıklarını bildirecektir.
En'am﴾160﴿ Kim iyilikle gelirse ona getirdiğinin on katı vardır; kim de kötülükle gelirse o sadece getirdiğinin dengiyle cezalandırılır. Onlar haksızlığa uğratılmazlar.
En'am﴾161﴿ De ki: “Şüphesiz rabbim beni doğru yola, sapasağlam bir dine, Allah’ı bir bilen İbrâhim’in dinine iletti.” O, ortak koşanlardan değildi.
En'am﴾162﴿ De ki: “Benim namazım, (her türlü) ibadetim, hayatım ve ölümüm, hepsi âlemlerin rabbi olan Allah içindir.
En'am﴾163﴿ O’nun ortağı yoktur. Bana sadece bu emrolundu ve ben (hak dine) teslim olanların ilkiyim.”
En'am﴾164﴿ De ki: “Allah her şeyin rabbi iken ben O’ndan başka bir rab mi arayacağım?” Herkesin yaptığının sonucu kendisine aittir. Hiçbir suçlu başkasının suçunu yüklenmez. Sonunda dönüşünüz rabbinizedir ve O, hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz gerçeği size haber verecektir.
En'am﴾165﴿ Sizi yeryüzünün halifeleri kılan, size verdiği şeylerde sizi denemek için kiminizi kiminizden derecelerle üstün kılan O’dur. Şüphesiz rabbinin cezası çok çabuktur; yine O’nun bağışlaması ve rahmeti boldur.
Enfâl﴾34﴿ Onlar, hizmet ve yönetimine ehil olmadıkları halde Mescid-i Harâm’a müminleri sokmazken Allah onlara niye azap etmesin? Mescidin hizmet ve yönetimine ehil olanlar gönüllerinde Allah korkusu taşıyanlardır, fakat onların çoğu bunu bilmezler.
Enfâl﴾35﴿ Beytullah’ın yanında onların namazı ıslık çalmak ve el çırpmaktan ibarettir. Madem öyle, küfrünüze karşılık azabı tadın!
Enfâl﴾36﴿ Hak dine inanmayanlar servetlerini, insanları Allah’ın yolundan engellemek için harcarlar, yine harcayacaklar, sonra bu onlara yürek acısı olacak, daha sonra da yenilecekler. İnkâra sapanlar sonunda cehenneme sevkedilecekler.
Enfâl﴾37﴿ Ta ki, Allah pisi temizden ayırsın, pisleri üst üste koyup hepsini bir araya toplasın, sonra da cehenneme atsın. Onlar ziyan edenlerin ta kendileridir.
Enfâl﴾38﴿ İnkâr edenlere söyle, eğer yaptıklarına son verirlerse geçmiş günahları bağışlanacaktır. Yaptıklarına devam ederlerse, daha öncekilere geçmişte ne yapıldığı bellidir.
Enfâl﴾39﴿ Fitne ortadan kalkıncaya ve dinin tamamı Allah için oluncaya kadar onlarla savaşın. Vazgeçerlerse kuşkusuz Allah yaptıklarını görmektedir.
Enfâl﴾40﴿ Yüz çevirirlerse bilin ki Allah sizin mevlânızdır, O ne güzel mevlâdır, ne eşi bulunmaz yardımcıdır!
Tevbe﴾29﴿ Ehl-i kitap’tan Allah’a ve âhiret gününe inanmayan, Allah ve resulünün yasakladığını yasak saymayan ve hak dine uymayan kimselerle, yenilmiş olarak ve kendi elleriyle cizye verinceye kadar savaşın.
Tevbe﴾30﴿ Yahudiler “Üzeyir Allah’ın oğludur” dediler, hıristiyanlar da “Mesîh (Îsâ) Allah’ın oğludur” dediler. Bunlar, daha önceki inkârcıların söylediklerine benzer biçimde ağızlarından çıkan sözlerdir. Allah onları kahretsin! (Gerçeklerden) nasıl da yüz çeviriyorlar!
Tevbe﴾31﴿ Allah’ı bırakıp da din âlimlerini, rahiplerini, özellikle Meryem oğlu Mesîh’i rab edindiler. Oysa tek bir Tanrı’ya kulluk etmekle emrolunmuşlardı. O’ndan başka tanrı yoktur; O yüceler yücesidir, onların yakıştırdıkları eş ve ortaklardan bütünüyle uzaktır.
Tevbe﴾32﴿ İsterler ki Allah’ın nurunu ağızlarıyla söndürüversinler; ama inkârcılar hoşlanmasalar da Allah nurunu muhakkak tamamlamayı istiyor.
Tevbe﴾33﴿ Bütün dinlerin üzerindeki yerini alsın diye resulünü, doğru yol rehberi ve hak din ile gönderen O’dur; müşrikler hoşlanmasalar da!
Tevbe﴾112﴿ O tövbekârlar, ibadet edenler, hamdedenler, dünyada yolcu gibi yaşayanlar, rükûa varanlar, secde edenler, iyiliği teşvik edip kötülükten alıkoyanlar, Allah’ın sınırlarını gözetenler; müjdele o müminleri!
Tevbe﴾113﴿ Müşriklerin cehennemlik oldukları müminler nezdinde açıklık kazandıktan sonra, akraba bile olsalar peygamber de müminler de onların bağışlanmalarını dileyemezler.
Tevbe﴾114﴿ İbrâhim’in, babasının bağışlanması için yaptığı dua ise sırf ona verdiği bir sözden ötürüydü. Ama onun bir Allah düşmanı olduğu kendisine belli olunca ondan uzaklaştı. İbrâhim gerçekten çok duyarlı, yumuşak huylu biriydi.
Hûd﴾69﴿ Elçilerimiz İbrâhim’e müjdeyi getirip selâm vermişlerdi. O da “selâm” dedi, çok geçmeden (konuklarına) kızartılmış bir buzağı getirdi.
Hûd﴾70﴿ Ona el uzatmadıklarını görünce, onları yadırgadı ve onlardan dolayı içine bir korku düştü. “Korkma! Biz Lût kavmine gönderildik” dediler.
Hûd﴾71﴿ Ayakta bekleyen karısı rahatlayıp güldü; bu sırada ona İshak’ın, İshak’ın ardından da Ya‘kūb’un doğacağını müjdeledik.
Hûd﴾72﴿ “Aman yâ rabbi! Ben mi doğuracağım: Ben yaşlı bir kadın, şu da ihtiyar kocam! Doğrusu şaşılacak bir şey!” dedi.
Hûd﴾73﴿ Elçiler de “Allah’ın işine mi şaşıyorsun? Allah’ın rahmet ve bereketi üzerinizdedir, ey hâne halkı! Şüphesiz ki O, övülmeye lâyıktır, şanı yücedir” dediler.
Hûd﴾74﴿ İbrâhim’in korkusu geçip kendisine müjde de gelince Lût kavmi hakkında bizimle tartışmaya başladı.
Hûd﴾75﴿ İbrâhim cidden ağır başlı, hassas ruhlu, kendini Allah’a vermiş biriydi.
Hûd﴾76﴿ “İbrâhim, bundan vazgeç; çünkü rabbinin emri gelmiştir. Onlara, geri çevrilmez bir azap mutlaka gelecektir” dediler.
Yûsuf﴾37﴿ Yûsuf şöyle cevap verdi: “Size erzak olarak verilecek yemek gelmeden önce, onun yorumunu mutlaka size haber vereceğim. Bu, rabbimin bana öğrettiklerindendir. Şüphesiz ben, Allah’a inanmayan, âhireti de inkâr eden bir kavmin (Mısırlıların) dininden uzak durdum.
Yûsuf﴾38﴿ Atalarım İbrâhim, İshak ve Ya‘kūb’un dinine uydum. Allah’a herhangi bir şeyi ortak koşmamız bize yaraşmaz. Bu, Allah’ın bize ve insanlara olan lütfundandır. Fakat insanların çoğu şükretmezler.
İbrâhîm﴾35﴿ İbrâhim şöyle dua etmişti: “Rabbim! Bu şehri güvenli kıl, beni ve çocuklarımı putlara tapmaktan uzak tut!
İbrâhîm﴾36﴿ Rabbim! Putlar insanlardan birçoğunun sapmasına sebep oldu. Bundan böyle kim bana uyarsa o bendendir; kim de bana karşı gelirse artık sen çok bağışlayan, pek esirgeyensin.
İbrâhîm﴾37﴿ Ey rabbimiz! Ben zürriyetimden bir kısmını, senin kutsal evinin (Kâbe) yanında tarıma elverişli olmayan bir vadiye yerleştirdim. Bunu yaptım ki rabbim, namazı kılsınlar. İnsanların gönüllerini onlara meylettir ve çeşitli ürünlerden onlara rızık ver ki şükretsinler.
İbrâhîm﴾38﴿ Rabbimiz! Şüphesiz ki sen gizlediğimizi de açıkladığımızı da bilirsin. Yerde ve gökte hiçbir şey Allah’a gizli kalmaz.
İbrâhîm﴾39﴿ Yaşlılığıma rağmen bana İsmâil’i ve İshak’ı armağan eden Allah’a hamdolsun! Şüphesiz rabbim duaları kabul edendir.
İbrâhîm﴾40﴿ Rabbim! Beni ve soyumdan gelecek olanları namazı devamlı kılanlardan eyle; rabbimiz, duamı kabul et.
İbrâhîm﴾41﴿ Rabbimiz! Hesap kurulacağı gün beni, anamı, babamı ve müminleri bağışla.”
Hicr ﴾51﴿ Onlara İbrâhim’in misafirlerini hatırlat.
Hicr ﴾52﴿ Onun yanına girip selâm vermişler, o da, “Doğrusu biz sizden korkuyoruz” demişti.
Hicr ﴾53﴿ “Korkma” dediler, “Biz sana bilgili bir çocuk müjdeliyoruz.”
Hicr ﴾54﴿ İbrâhim, “Üzerime yaşlılık çökmüş olmasına rağmen bana böyle bir müjde getiriyorsunuz öyle mi? Peki (çocuğum olamayacağına göre) bana neyi müjdelemiş oluyorsunuz?” dedi.
Hicr ﴾55﴿ “Sana gerçeği müjdeledik. Sakın ümitsizliğe kapılanlardan olma!” dediler.
Hicr ﴾56﴿ “Haktan sapmış olanlardan başka kim rabbimin rahmetinden ümit keser!” dedi.
Hicr ﴾57﴿ “Ey elçiler! Göreviniz nedir?” diye sordu.
Hicr ﴾58﴿ Dediler ki: “Aslında biz, suçlu bir kavme (ceza vermek için) gönderildik.
Hicr ﴾59﴿ Yalnız Lût’un ailesine zarar gelmeyecek, onların hepsini kurtaracağız.
Hicr ﴾60﴿ Fakat karısı hariç! Biz onun da geride kalanlardan olmasını takdir ettik.”
Hicr ﴾61-62﴿ Elçiler Lût ailesine geldiklerinde Lût onlara, “Bilinmedik tanınmadık kimselersiniz” dedi.
Hicr ﴾63﴿ “Öyle ama, biz sana insanların, hakkında kuşkuya düştükleri şeyi getirdik.
Hicr ﴾64﴿ Sana, gerçeği getirdik. Biz muhakkak doğru söylüyoruz.”
Hicr ﴾65﴿ “Hemen gecenin bir vaktinde ailenin hızla yola koyulmasını sağla! Sen de arkalarından git! Hiçbiriniz arkasına dönüp bakmasın! Size emredilen yere doğru gidin!”
Hicr ﴾66﴿ Lût’a şu hükmü bildirdik: “Onlar, sabah vaktine girerken son ferdine kadar yok edilmiş olacaktır!”
Hicr ﴾67﴿ Şehir halkı sevinerek geldiler.
Hicr ﴾68﴿ Lût, “Bunlar benim misafirlerim, sakın beni utandıracak bir şey yapmayın?” dedi;
Hicr ﴾69﴿ “Allah’tan korkun, beni rezil etmeyin!”
Hicr ﴾70﴿ “Seni el âlemi korumaktan menetmedik mi?” dediler.
Hicr ﴾71﴿ Lût, “İşte kadınlar, benim kızlarım, (nikâh) yaparsanız” dedi.
Hicr ﴾72﴿ (Ey resulüm!) Hayatına yemin olsun ki onlar, sarhoş (sersem) halleriyle saçmalayıp duruyorlardı.
Hicr 73﴿ Nihayet ortalık aydınlanırken korkunç ses onları yakalayıverdi!
Hicr ﴾74﴿ Ardından yurtlarının altını üstüne getirdik, üzerlerine taşlaşmış çamur yağdırdık!
Hicr ﴾75﴿ İşte bunda ibret alacak olanlar için dersler vardır.
Hicr ﴾76﴿ Bakın, o harabeler bir yol üzerinde hâlâ duruyor.
Hicr ﴾77﴿ Onda da inananlar için bir ders vardır.
Hicr ﴾78﴿ Eyke halkı da gerçekten bir zalimler topluluğu idi.
Hicr ﴾79﴿ Biz onların da cezasını verdik. Bu iki şehir açıkça bilinen bir yol üzerindedir.
Hicr ﴾80﴿ Kuşkusuz Hicr halkı da peygamberleri yalancılıkla suçladılar.
Hicr ﴾81﴿ Oysa onlara âyetlerimizi de gönderdik, fakat bunlara sırt çevirdiler.
Hicr ﴾82﴿ Onlar, güvende olmak üzere dağları oyarak barınaklar yaparlardı.
Hicr ﴾83﴿ Ama sonunda sabaha girerlerken korkunç ses onları da yakaladı!
Hicr ﴾84﴿ Aldıkları tedbirin kendilerine hiçbir faydası olmadı.
Hicr ﴾85﴿ Biz, gökleri, yeri ve bunlar arasında bulunanları ancak ve ancak hak ve adalet temelinde yarattık. Kıyamet de mutlaka gelecektir. Sen şimdi güzel olan hoşgörü yolunu tut.
Hicr ﴾86﴿ İyi bilesin ki rabbin, evet O, muhakkak sûrette eşsiz yaratıcıdır, her şeyi bilmektedir.
Hicr ﴾87﴿ Kuşkusuz sana tekrar tekrar okunandan (âyetlerden) yedisini ve yüce Kur’an’ı verdik.
Hicr ﴾88﴿ Sakın ola ki, onlardan bazı gruplara verdiğimiz geçici dünya nimetine göz dikmeyesin! Onlardan yana üzülme, müminlere karşı da alçakgönüllü ol!
Hicr ﴾89﴿ “Kuşkusuz ben apaçık bir uyarıcıyım” de.
Hicr ﴾90﴿ Nitekim biz, bölüp parçalayanları cezalandırdık.
Hicr ﴾91﴿ Kur’an’ı parçalara ayıranlar yok mu;
Hicr ﴾92-93﴿ Rabbine andolsun ki yaptıklarından dolayı muhakkak surette onların hepsini sorguya çekeceğiz!
Hicr ﴾94﴿ Sen, sana buyurulanı açıkça duyur, müşriklere aldırış etme!
Hicr ﴾95-96﴿ Allah’ın yanında başka bir tanrı daha edinen o alaycılara karşı biz senin yanındayız. Onlar ileride anlayacaklar!
Hicr ﴾97﴿ Söyledikleri yüzünden canının sıkıldığını muhakkak ki biliyoruz.
Hicr ﴾98﴿ Ama sen rabbini hamd ile tesbih et, secde edenlerden ol!
Hicr 99﴿ Kesin olan şey gelinceye kadar rabbine kulluk et.
Nahl﴾120﴿ Kuşkusuz İbrâhim, bir tevhid önderi olarak Allah’a gönülden itaat eden iyilik rehberiydi, müşriklerden de değildi.
Nahl﴾121﴿ Allah’ın nimetlerine şükrederdi; Allah onu seçkin kılmış, doğru yola yöneltmişti.
Nahl122﴿ Biz İbrâhim’e bu dünyada iyilik verdik; kuşkusuz o, âhirette de sâlihlerden olacaktır.
Nahl﴾123﴿ Sonra sana, “Tevhid önderi olan ve putperestler arasında yer almamış bulunan İbrâhim’in dinine uy” diye vahyettik.
Nahl﴾124﴿ Sebt gününün gözetilmesi sadece onun hakkında görüş ayrılığına düşenlere gerekli kılınmıştı. Rabbin kıyamet gününde, ayrılığa düştükleri meseleyle ilgili olarak onların arasında hükmünü verecektir.
Nahl﴾125﴿ Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle davet et; onlarla en güzel yöntemle tartış. Kuşkusuz senin rabbin, yolundan sapanların kim olduğunu en iyi bilendir; O, doğru yolda bulunanları da çok iyi bilir.
Enbiya﴾51﴿ Biz daha önce İbrâhim’e doğru düşünme yeteneği vermiştik. Biz onu biliyorduk.
Enbiya﴾52﴿ O, babasına ve kavmine, “Şu kendilerine tapmakta olduğunuz heykeller de ne oluyor?” diye sormuştu.
Enbiya﴾53﴿ Onlar da “Atalarımızı bunlara tapar bulduk” diye cevap vermişlerdi.
Enbiya﴾54﴿ İbrâhim, “Doğrusu siz de atalarınız da açık bir sapkınlık içindesiniz” dedi.
Enbiya﴾55﴿ Onlar da, “Bize gerçeği mi getirdin, yoksa bizimle oyun mu oynuyorsun?” diye sordular.
Enbiya﴾56﴿ İbrâhim şöyle cevap verdi: “Hayır, sizin rabbiniz, göklerin ve yerin rabbidir; onları O yaratmıştır; ben de bunu ikrar edenlerdenim.”
Enbiya﴾57﴿ Sonra (içinden şöyle geçirdi): “Allah’a yemin ederim ki siz ayrılıp gittikten sonra putlarınıza bir oyun oynayacağım!”
Enbiya﴾58﴿ (Onlar gidince) İbrâhim putları paramparça etti, belki ona başvururlar diye büyük putu bıraktı.
Enbiya﴾59﴿ (Dönüp durumu gören) putperestler, “Bunu tanrılarımıza kim yaptı? Muhakkak o, zalimlerden biridir” dediler.
Enbiya﴾60-61﴿ Bazıları, “İbrâhim denen bir gencin bunları diline doladığını işitmiştik” deyince, “O halde, onu hemen insanların önüne getirin, belki birileri şahitlik eder” dediler.
Enbiya﴾62﴿ “Bunu ilâhlarımıza sen mi yaptın, ey İbrâhim?” diye sordular.
Enbiya﴾63﴿ İbrâhim, “Hayır” dedi, “Bu işi şu büyükleri yapmıştır. Konuşabiliyorlarsa onlara sorun!”
Enbiya﴾64﴿ Sonra kendi kendilerine dönüp, “Asıl haktan ayrılanlar sizlersiniz!” dediler.
Enbiya﴾65﴿ Sonra yine başlarını öne eğerek “Bunların konuşamayacağını pekâlâ biliyorsun” dediler.
Enbiya﴾66-67﴿ İbrâhim, “öyleyse Allah’ı bırakıp da size ne fayda ne de zarar veremeyen şeylere mi tapıyorsunuz? Size de Allah’ı bırakıp taptığınız bu şeylere de yuf olsun! Siz aklınızı kullanmaz mısınız?” dedi.
Enbiya﴾68﴿ Putperestler, “Eğer bir şey yapacaksanız, yakın onu ve böylece tanrılarınıza yardım edin!” dediler.
Enbiya﴾69﴿ Biz de, “Ey ateş” dedik, “İbrâhim’e serin ve zararsız ol!”
Enbiya﴾70﴿ Ona bir tuzak kurmak istediler; fakat biz onları daha çok zarar eden taraf yaptık.
Enbiya﴾71﴿ Onu da Lût’u da kurtarıp herkes için bereketli kıldığımız yere ulaştırdık.
Enbiya﴾72﴿ İbrâhim’e İshak’ı ve üstüne bir de armağan olarak Ya‘kūb’u lütfettik; her birinin sâlih insan olmasını sağladık.
Enbiya﴾73﴿ Onları, emrimiz uyarınca doğru yolu gösteren önderler yaptık ve kendilerine hayırlı işler yapmayı, namaz kılıp zekât vermeyi vahyettik. Onlar, bize hep kulluk ettiler.
Hac﴾26﴿ İbrâhim’i Beytullah’ın bulunduğu yere yerleştirdiğimizde de şöyle demiştik: “Bana hiçbir şeyi ortak koşma; tavaf edenler, kıyamda duranlar, rükûa ve secdeye varanlar için evimi tertemiz tut.
Hac﴾27﴿ İnsanlara hac ibadetini duyur; gerek yaya olarak gerekse yorgun argın develer üzerinde uzak yollardan gelerek sana ulaşsınlar.
Hac﴾28﴿ Böylece kendileri için faydalı olan şeyleri açık seçik görsünler ve Allah’ın onlara rızık olarak verdiği, belirlenen günlerde kesecekleri kurbanlık hayvanlar üzerine O’nun adını ansınlar. Artık onlardan hem kendiniz yiyin hem sıkıntı içindeki yoksulları doyurun.
Hac﴾29﴿ Sonra kalan hac fiillerini tamamlayıp temizlensinler, adaklarını yerine getirsinler ve o kadîm evi (Kâbe) tavaf etsinler.”
Hac﴾30﴿ Yapılması gereken işte budur. Kim Allah’ın koyduğu yasaklara saygı gösterirse bu, rabbi katında kendisi için çok hayırlı olur. Size vahiy ile (haramlığı) bildirilenlerin dışındaki hayvanları yemeniz helâl kılınmıştır. Öyleyse pislikten yani putlardan uzak durun ve asılsız sözden de kaçının.
Hac﴾31﴿ Bunları, Allah’ın birliğine -şirke sapmadan- iman etmiş olarak yapın. Allah’a ortak koşan kişi, gökten düşüp parçalanan ve kuşların kapıştığı yahut rüzgârın ücra bir yere sürüklediği nesnelerden farksızdır.
Hac﴾32﴿ Evet, bu böyledir. Kim Allah’a ait nişânelere saygılı davranırsa, bu kalplerin takvâlı olmasındandır.
Hac﴾33﴿ Onlarda sizin için belirli süreye kadar yararlar da vardır. Nihayet varacakları yer o kadîm evdir.
Hac﴾34﴿ Biz her ümmete kurban kesmeyi meşrû kıldık ki kendilerine rızık olarak verdiği kurbanlık hayvanlar üzerine Allah’ın adını ansınlar. Sonuç itibariyle hepinizin mâbudu tek bir tanrıdır. Şu halde yalnız O’na teslimiyet gösterin. Sen de Allah’ın buyruklarına içtenlikle teslimiyet gösteren kimseleri müjdele!
Hac﴾35﴿ Onlar öyle kimselerdir ki, Allah anıldığında kalpleri titrer, başlarına gelen musibetlere sabrederler, namazlarını özenle kılarlar ve kendilerine verdiğimiz rızıklardan Allah yolunda harcarlar.
Hac﴾36﴿ Biz o büyükbaş hayvanları da Allah’ın size nişânelerinden kıldık; sizin için onlarda nice yararlar vardır. Onlar (kesim için) sıraya dizildiklerinde üzerlerine Allah’ın adını anın, cansız halde yere serildiklerinde ise onlardan hem kendiniz yiyin hem de ihtiyacını gizleyen ve gizlemeyen yoksulları doyurun. İşte onları şükredesiniz diye sizin istifadenize verdik.
Hac﴾37﴿ Onların ne etleri Allah’a ulaşır ne de kanları; O’na ulaşacak olan sadece sizin takvânızdır. İşte Allah onları sizin istifadenize verdi ki size doğru yolu göstermesinden ötürü O’nu tâzimle anasınız. İyilik yolunu tutanları müjdele!
Hac﴾38﴿ Biliniz ki Allah iman edenleri korur. Şu da muhakkak ki Allah hiçbir haini, hiçbir nankörü sevmez.
Şuarâ﴾69﴿ Onlara İbrâhim’in öyküsünü de anlat.
Şuarâ﴾70﴿ Hani o, babasına ve kavmine, “Neye tapıyorsunuz?” diye sormuştu.
Şuarâ﴾71﴿ “Putlara tapıyoruz ve onlara tapmaya devam edeceğiz” diye cevap verdiler.
Şuarâ﴾72﴿ İbrâhim, “Peki ama, dedi, dua ettiğinizde onlar sizi işitiyorlar mı?
Şuarâ﴾73﴿ Yahut size fayda veya zarar verebiliyorlar mı?”
Şuarâ﴾74﴿ “Hayır ama biz atalarımızı böyle yapar bulduk” dediler.
Şuarâ﴾75-76﴿ İbrâhim dedi ki: “İyi de sizin ve önceki atalarınızın neye taptığınızı hiç düşündünüz mü?
Şuarâ﴾77﴿ İyi bilin ki âlemlerin rabbi dışında taptıklarınız benim düşmanımdır;
Şuarâ﴾78﴿ O, beni yaratan ve bana doğru yolu gösterendir.
Şuarâ﴾79﴿ Beni yediren ve içirendir.
Şuarâ﴾80﴿ Hastalandığım zaman bana şifa verendir.
Şuarâ﴾81﴿ Canımı alacak olan, sonra beni yeniden diriltecek olandır.
Şuarâ﴾82﴿ Hesap günü hatalarımı bağışlayacağını umduğum yine O’dur.
Şuarâ﴾83﴿ Rabbim! Bana hikmet ver ve beni iyiler arasına kat.
Şuarâ﴾84﴿ Arkadan gelecekler içinde iyilikle anılmayı bana nasip eyle!
Şuarâ﴾85﴿ Beni, naîm cennetine girenlerden eyle!
Şuarâ﴾86﴿ Babamı da bağışla; kuşkusuz o doğru yoldan sapanlardan oldu.
Şuarâ﴾87-89﴿ İnsanların diriltileceği gün ve Allah’a temiz bir kalple gelenler dışında malın da çocukların da fayda vermeyeceği gün beni mahcup etme!”
Şuarâ﴾90﴿ O gün cennet, takvâ sahiplerine yaklaştırılır.
Şuarâ﴾91﴿ Cehennem de küfre sapmış olanlara açıkça gösterilir.
Şuarâ﴾92-93﴿ Onlara, “Allah’ı bırakıp da taptıklarınız nerede? Size yardım edebiliyorlar veya kendilerini kurtarabiliyorlar mı?” denilir.
Şuarâ﴾94-95﴿ Artık onlar, o sapkınlar ve İblîs’in yandaşları toptan tepetaklak cehenneme atılırlar.
Şuarâ﴾95﴿ Artık onlar, o sapkınlar ve İblîs’in yandaşları toptan tepetaklak cehenneme atılırlar.
Şuarâ﴾96﴿ Orada onlar birbirleriyle çekişerek şöyle derler:
Şuarâ﴾97-98﴿ “Vallahi, biz sizi âlemlerin rabbi ile eşit tutarken gerçekten apaçık bir sapıklık içindeymişiz.
Şuarâ﴾99﴿ Bizi ancak o günaha batmış olanlar saptırdı.
Şuarâ﴾100-101﴿ Şimdi bizim ne şefaatçilerimiz var ne de samimi bir dostumuz.
Şuarâ﴾102﴿ Ah keşke bizim için bir dönüş daha olsa da müminlerden olsak!”
Şuarâ﴾103﴿ İşte bu anlatılanlarda elbet alınacak büyük bir ders vardır; ama çokları iman etmezler.
Şuarâ﴾104﴿ Şüphesiz rabbin, işte O, mutlak güç ve engin merhamet sahibidir.
Rûm﴾30﴿ O halde sen hanîf olarak bütün varlığınla dine, Allah insanları hangi fıtrat üzere yaratmışsa ona yönel! Allah’ın yaratmasında değişme olmaz. İşte doğru din budur; fakat insanların çoğu bilmezler.
Rûm﴾31-32﴿ Gönülden O’na yönelin, O’na saygısızlıktan sakının, namazı kılın ve şirke sapanlardan, dinlerinde ayrılığa düşüp -her bir grubun kendindekini beğendiği- fırkalara ayrılanlardan olmayın.
Ahzâb﴾7﴿ Hani bütün peygamberlerden; senden, Nûh’tan, İbrâhim’den, Mûsâ’dan, Meryem oğlu Îsâ’dan sadâkat sözü almıştık, onlardan ağır sorumluluk taşıyan bir söz ­almıştık.
Ahzâb﴾8﴿ (Allah bu sözü aldı) ki, bu sâdık kulları sadâkatleri konusunda sorumlu kılsın. O, inkâr yolunu seçenlere de acı veren bir azap hazırlamıştır.
Sâffât﴾83﴿ Kuşkusuz İbrâhim Nûh’un yolunu izleyenlerdendi.
Sâffât﴾84﴿ O, tertemiz bir kalple rabbine yönelmişti.
Sâffât﴾85﴿ Babasına ve halkına, “Siz neye tapıyorsunuz?” demişti;
Sâffât﴾86﴿ “Allah’tan başka birtakım düzmece tanrılar mı edinmek istiyorsunuz?
Sâffât﴾87﴿ Peki, âlemlerin rabbiyle ilgili düşünceniz nedir?”
Sâffât﴾88﴿ Sonra yıldızlara şöyle bir baktı;
Sâffât﴾89﴿ “Ben rahatsızım” dedi.
Sâffât﴾90﴿ Bunun üzerine diğerleri onu arkalarında bırakıp gittiler.
Sâffât﴾91﴿ İbrâhim gizlice tanrılarının yanına vardı; “Niçin bir şeyler yemiyorsunuz?” dedi;
Sâffât﴾92﴿ “Neyiniz var, niçin konuşmuyorsunuz?”
Sâffât﴾93﴿ Sonra onlara güçlü darbeler indirmeye başladı.
Sâffât﴾94﴿ Diğerleri öfke içinde koşarak İbrâhim’in yanına geldiler.
Sâffât﴾95﴿ Dedi ki: “Kendi ellerinizle yonttuğunuz şeylere mi tapıyorsunuz?
Sâffât﴾96﴿ Oysa sizi de yaptıklarınızı da Allah yarattı.”
Sâffât﴾97﴿ Ötekiler, “Onun için bir yapı kurun ve (orada hazırlayacağınız) kuvvetli ateşe atın onu!” dediler.
Sâffât﴾98﴿ Böylece onu engellemek için bir plan kurdular; ama biz onları alta düşürdük.
Sâffât﴾99﴿ İbrâhim, “Ben rabbime gidiyorum” dedi, “O bana yol gösterecektir.”
Sâffât﴾100﴿ “Rabbim! Bana iyilerden olacak bir evlât ver!”
Sâffât﴾101﴿ Bunun üzerine kendisine akıllı ve iyi huylu bir erkek çocuğu olacağını müjdeledik.
Sâffât﴾102﴿ Çocuk, babasıyla beraber iş güç tutacak yaşa gelince babası ona, “Yavrucuğum” dedi, “Rüyamda seni kurban ettiğimi gördüm; düşün bakalım sen bu işe ne diyeceksin?” Dedi ki: “Babacığım! Sana buyurulanı yap; inşaallah beni sabredenlerden biri olarak bulacaksın.”
Sâffât﴾103﴿ Her ikisi de (ilâhî buyruğa) teslim olunca ve babası onu yüzüstü yatırınca,
Sâffât﴾104﴿ “Ey İbrâhim!” diye ona seslendik;
Sâffât﴾105﴿ “Tamam, rüyanı gerçekleştirmiş oldun.” İşte iyileri biz böyle ödüllendiririz.
Sâffât﴾106﴿ Bu, kesinlikle apaçık bir imtihandı.
Sâffât﴾107﴿ Biz, (oğlunun canına) bedel olarak ona iri bir kurbanlık verdik.
Sâffât﴾108-109﴿ Onun hakkında, “İbrâhim’e selâm olsun!” ifadesini sonradan gelen nesiller arasında devam ettirdik.
Sâffât﴾110﴿ Evet, iyileri işte böyle ödüllendiririz.
Sâffât﴾111﴿ Çünkü o, bizim mümin kullarımızdandı,
Sâffât﴾112﴿ İyi insanlardan (seçilmiş) bir peygamber olarak ona İshak’ı da müjdeledik.
Sâffât﴾113﴿ Ona ve İshak’a bereketler indirdik. Onların soyu içinde iyisi bulunduğu gibi açıkça kendine kötülük edeni de olacaktı.
Şûrâ ﴾13﴿ O, Nûh’a buyurduklarını, sana vahyettiklerimizi, İbrâhim’e, Mûsâ’ya ve Îsâ’ya buyurduklarımızı size din kıldı ki o dini ayakta tutasınız, o konuda ayrılığa düşmeyesiniz. Kendilerini davet ettiğin bu din müşriklere ağır geldi. Allah (dini tebliğ için) dilediğini seçer ve kendisine yöneleni doğruya iletir.
Şûrâ ﴾14﴿ Onlar (peygamberlerin muhatapları), özellikle kendilerine dine dair bilgi geldikten sonra aralarındaki kıskançlık yüzünden bölünüp parçalandılar. Rabbin tarafından belirli bir süre tanıma sözü verilmemiş olsaydı, aralarında hemen hüküm verilir, iş bitirilirdi. Onlardan sonra kitaba vâris kılınanlar da onun hakkında derin bir şüphe içine düşmüşlerdir.
Şûrâ ﴾15﴿ İşte bunun için sen çağrına devam et ve emrolunduğun gibi doğru çizgini sürdür. Onların arzularına uyma ve şöyle de: “Ben Allah’ın indirdiği bütün kitaplara iman ettim ve bana aranızda âdil davranmam emredildi. Allah bizim de rabbimiz, sizin de rabbinizdir. Bizim yaptıklarımız bize, sizin yaptıklarınız size. Sizinle bizim aramızda mesele yok. Allah hepimizi bir araya getirecektir. Dönüş ancak O’nadır.”
Zuhruf﴾26-27﴿ Bir zamanlar İbrâhim babasına ve topluluğuna şöyle demişti: “Ben sizin taptıklarınızdan uzağım, beni yaratan başkadır (ancak O’na ibadet ederim). O bana doğru yolu gösterecektir.”
Zuhruf﴾28﴿ Bunu, peşinden gelecekler arasında devam edecek bir söz olarak dile getirdi. Umulur ki buna dönerler.
Zâriyât﴾24﴿ İbrâhim’in değerli konuklarıyla ilgili kıssa sana ulaştı mı?
Zâriyât﴾25﴿ Onun yanına girdiklerinde “selâm” demişler, o da “selâm” demiş; (içinden) “Hiç de tanıdık kimseler değil” diye geçirmişti.
Zâriyât﴾26﴿ Belli etmeden hemen ailesinin yanına gitti ve (kızartılmış) besili bir buzağı getirdi.
Zâriyât﴾27﴿ Onu önlerine koydu ve “Buyurmaz mısınız?” dedi.
Zâriyât﴾28﴿ Durumlarından dolayı biraz kaygılandı. “Korkma” dediler ve ona derin bilgi sahibi olacak bir oğul müjdesi verdiler.
Zâriyât﴾29﴿ Karısı heyecanla bağırarak alnına vurdu; “Benim gibi yaşlı ve kısır bir kadın ha!” dedi.
Zâriyât﴾30﴿ “Rabbin böyle buyurdu” dediler; “Kuşkusuz hikmeti sonsuz, ilmi sınırsız olan yalnız O’dur.”
Zâriyât﴾31﴿ İbrâhim, “Peki ey elçiler! Sizin asıl göreviniz nedir?” dedi.
Zâriyât﴾32﴿ “Biz” dediler, “Günaha batmış bir topluluğa gönderildik;
Zâriyât﴾33-34﴿ Haddi aşanlar için rabbinin nezdinde işaretlenmiş balçıktan taşları üzerlerine yağdırmak üzere.”
Zâriyât﴾35﴿ Derken, orada bulunan müminleri çıkardık.
Zâriyât﴾36﴿ Zaten orada -bir hâne dışında- Allah’a teslim olmuş kimseler de bulamadık.
Zâriyât﴾37﴿ Ve orada, acı veren azaptan korkanlar için bir işaret bırakmış olduk.
Zâriyât﴾38﴿ Mûsâ’da da (ibretler var). Onu apaçık delillerle Firavun’a göndermiştik.
Zâriyât﴾39﴿ Firavun saltanatı sebebiyle ona karşı çıkmış ve “O, ya bir sihirbaz veya bir mec­­­nundur” demişti.
Zâriyât﴾40﴿ Sonunda -(davranışlarıyla) kendini rezil etmiş olarak- onu ve askerlerini yakalayıp denize attık.
Zâriyât﴾41﴿ Âd kavminde de (ibretler var). Onlara silip süpüren rüzgârı göndermiştik.
Zâriyât﴾42﴿ Üzerinden geçtiği hiçbir şeyi bırakmıyor, kül edip savuruyordu.
Zâriyât﴾43﴿ Semûd’da da (ibretler var). Onlara, “Bir süreye kadar faydalanın bakalım!” ­denmişti.
Zâriyât﴾44﴿ Rablerinin buyruğuna uymayı kendilerine yediremediler. Bu yüzden, bakıp dururlarken onları yıldırım yakalayıverdi!
Zâriyât﴾45﴿ Yerlerinden bile kalkamadılar ve kimseden yardım da alamadılar.
Zâriyât﴾46﴿ Bunlardan önce yaşayan Nûh’un kavminde de (ibretler var). Çünkü onlar yoldan çıkmış bir topluluk idi.
Necm﴾36-37﴿ Yoksa Mûsâ’nın ve ahde vefa örneği İbrâhim’in sahifelerinde bulunan şu hususlardan haberi yok mu?
Necm﴾38﴿ Hiçbir günahkâr başkasının günahını yüklenmez.
Necm﴾39﴿ İnsan ancak çabasının sonucunu elde eder.
Necm﴾40﴿ Ve çabasının karşılığı ileride mutlaka görülecektir.
Necm﴾41﴿ Sonra kendisine karşılığı tastamam verilecektir.
Necm﴾42﴿ En sonunda yalnız rabbine varılacaktır.
Necm﴾43﴿ Güldüren de O’dur, ağlatan da.
Necm﴾44﴿ Öldüren de O’dur, yaşatan da.
Necm﴾45-46﴿ Rahime atıldığı zaman nutfeden (embriyo) erkeğiyle dişisiyle iki cinsi yaratan da O’dur.
Necm﴾47﴿ Öteki yaratma da (öldükten sonra diriltme) O’na aittir.
Necm﴾48﴿ Çok veren de O’dur, az veren de.
Necm﴾49﴿ Şi‘râ yıldızının rabbi de O’dur.
Necm﴾50﴿ Eski Âd kavmini helâk eden de O’dur.
Necm﴾51﴿ Semûd’u da öyle. Hem de geriye bir şey bırakmadan!
Necm﴾52﴿ Bunlardan da önce Nûh kavmini. Çünkü onlar çok zalim ve çok azgın idiler.
Necm﴾53﴿ Altı üstüne getirilmiş şehirleri de O helâk etti.
Necm﴾54﴿ Onları üzerilerine yağan felâketlere gömdü!
Necm﴾55﴿ Artık rabbinin hangi nimetlerinden şüphe duyabilirsin?
Mümtehine﴾4﴿ İbrâhim’de ve ona uyanlarda size güzel bir örneklik vardır; onlar kavimlerine şöyle demişlerdi: Bilin ki bizim sizinle ve Allah’ı bırakıp da taptıklarınızla bir ilişiğimiz yoktur. Sizi (ve değerlerinizi) reddediyoruz. Sizinle bizim aramızda, siz bir tek Allah’a iman edinceye kadar sürüp gidecek bir düşmanlık ve nefret açıkça ortaya çıkmıştır. Ancak İbrâhim’in, babasına “Hiç şüphen olmasın bağışlanman için dua edeceğim, ama Allah’tan sana geleceklere karşı yapabileceğim bir şey de yoktur” demesi başka. Rabbimiz! Sadece sana dayanıp güvendik, sana yöneldik; dönüş de ancak sanadır.
Mümtehine﴾5﴿ Rabbimiz! Bizi, inkâr edenler için bir sınama konusu yapma. Bizi bağışla ey rabbimiz! Çünkü kudret ve hikmet sahibi olan sensin.
Mümtehine﴾6﴿ Şüphe yok ki, içinizden Allah’ın lutfuna ve âhiret gününe umut bağlayanlar için onlarda güzel bir örneklik vardır. Kim yüz çevirirse bilsin ki Allah hiçbir şeye muhtaç değildir, her türlü hamde lâyıktır.
Saff﴾9﴿ Müşrikler istemese de, bütün dinlerin üzerindeki yerini alsın diye resulünü, doğru yol rehberi ve hak din ile gönderen O’dur.
A'lâ ﴾1﴿ Yüce rabbinin adını takdis ve tenzih ederek an.
A'lâ ﴾2﴿ Yaratıp uygun şekil veren;
A'lâ ﴾3﴿ Ölçülü ve amaçlı yapan, yol gösteren;
A'lâ ﴾4-5﴿ Yeşil bitkileri çıkartan, sonra onları kapkara bitki kalıntısı haline getiren (rabbinin adını).
A'lâ ﴾6-7﴿ Sana okutacağız ve Allah öyle dilemedikçe unutmayacaksın. O, açık olanı da bilir, gizli olanı da.
A'lâ ﴾8﴿ Sana kolaylık ve huzurun yollarını açacağız.
A'lâ ﴾9﴿ O halde öğüt ver; öğüt mutlaka fayda sağlar.
A'lâ ﴾10﴿ Allah’tan korkan öğüt alacaktır;
A'lâ ﴾11﴿ Ebedî mutluluktan nasibi olmayan da ondan uzak durur.
A'lâ ﴾12﴿ İşte en büyük ateşe girecek olan odur.
A'lâ ﴾13﴿ Sonra orada ne ölür ne de yaşar.
A'lâ ﴾14-15﴿ Doğrusu arınan ve rabbinin adını anıp namaz kılan kurtuluşa ermiştir.
A'lâ ﴾16﴿ Fakat siz dünya hayatını tercih ediyorsunuz.
A'lâ ﴾17﴿ Oysa âhiret daha hayırlı ve süreklidir.
A'lâ ﴾18-19﴿ Bunlar önceki kitaplarda, İbrâhim ve Mûsâ’nın kitaplarında da vardır.
Beyyine﴾5﴿ Halbuki onlara, Allah’a kulluk etmeleri, Hanîfler olarak O’na yürekten inanıp boyun eğmeleri, namaz kılmaları ve zekât vermeleri emredilmişti. Doğru din de işte budur.
Yûsuf﴾37﴿ Yûsuf şöyle cevap verdi: “Size erzak olarak verilecek yemek gelmeden önce, onun yorumunu mutlaka size haber vereceğim. Bu, rabbimin bana öğrettiklerindendir. Şüphesiz ben, Allah’a inanmayan, âhireti de inkâr eden bir kavmin (Mısırlıların) dininden uzak durdum.
Yûsuf﴾38﴿ Atalarım İbrâhim, İshak ve Ya‘kūb’un dinine uydum. Allah’a herhangi bir şeyi ortak koşmamız bize yaraşmaz. Bu, Allah’ın bize ve insanlara olan lütfundandır. Fakat insanların çoğu şükretmezler.